باب: قول الله
تعالى:
{ويحذِّركم
الله نفسه} /آل عمران:
28/.
15. ALLAH TEALA'NIN "ALLAH NEFSİNE (KENDİSİNE) KARŞI
(GELMEKTEN) SİZİ SAKINDIRIYOR"(Al-i İmran 28) sözü
وقوله جل
ذكره: {تعلم ما
في نفسي ولا
أعلم ما في نفسك}
/المائدة: 116/.
Ayet-i celile de (İsa, Allah teala'ya:) "Sen benim
nefsimdekini bilirsin. Halbuki ben senin nefsinde olanı bilmem "(Maide
116).
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي:
حدثنا الأعمش،
عن شقيق، عن
عبد الله،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (ما
من أحد أغْيَر
من الله، من
أجل ذلك حرَّم
الفواحش، وما
أحد أحب إليه
المدح من الله).
[-7403-] Abdullah b. Mes'ud r.a.'ın nakline göre
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
''Allah'tan daha kıskanç bir kimse yoktur. Bundan dolayı o bütün
fenalıkları haram kılmıştır. Bir de Allah'tan daha çok methedilmeyi seven kimse
de yoktur. "
حدثنا
عبدان، عن أبي
حمزة، عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لما
خلق الله
الخلق، كتب في
كتابه، وهو
يكتب على
نفسه، وهو
وَضْعٌ عنده
على العرش: إن
رحمتي تغلب
غضبي).
[-7404-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
"Yüce Allah mahlukatı yarattığı zaman - kitabına, bu kitap
kendi katında Arş'ın üzerinde bulunmaktadır. -Kendi nefsine 'Benim rahmetim
gazabıma galebe etmiştir' diye yazmıştır."
حدثنا عمر بن
حفص: حدثنا
أبي: حدثنا
الأعمش: سمعت
أبا صالح، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (يقول
الله تعالى:
أنا عند ظن
عبدي بي، وأنا
معه إذا
ذكرني، فإن
ذكرني في نفسه
ذكرته في
نفسي، وإن
ذكرني في ملأ
ذكرته في ملأ خير
منهم، وإن
تقرب إلي
شبراً تقربت
إليه ذراعاً،
وإن تقرب إلي
ذراعاً تقربت
إليه باعاً، وإن
أتاني يمشي
أتيته هرولة).
[-7405-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:
"Yüce Allah şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni zannı üzereyim.
Kulum beni andığı zaman ben muhakkak onunla beraber bulunurum. o beni gönlünde
gizlice zikrederse ben de onu bu suretle nefsimde zikrederim. Eğer o beni bir
cemaat içinde zikrederse ben de onu bu cemaat fertlerinden daha hayırlı bir
cemiyet içinde anarım. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın
yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşınm. o
bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim. ,,,
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Beyhaki, el-Esma ve's-Sıfat isimli eserinde "en-nefis"
kelimesi ile bir başlık atmış ve şu iki ayete yer vermiştir: "Rabbiniz
merhamet etmeyi kendisine yazdı. "(En'am 54) "Seni kendim için (elçi)
seçtim. "(Taha 41) Hadislere gelince, bunlar, içinde "sen kendi
nefsini nasıl övmüşsen öylesin"(Müslim, Salat) ve "Ben zulmü kendi
nefsime haram kıldım"(Müslim, Bİrr ve's-Sıla) cümlesinin geçtiği
hadislerdir. Bu iki hadis, Müslim' de yer almaktadır. Biz de şunu ekleyelim: Bu
konuda bir de "Nefsimden razı olan Allah'ı tesbih ederim"(Müslim,
Zikir ve Dua) ifadesinin geçtiği hadis vardır. Beyhaki şöyle devam eder: Arap
dilinde "en-nefis" kelimesi, birkaç anlamda kullanılır. Bunlardan
birisi, Arapların "fi nefsi'l-emr=aslında" kullanımlarında olduğu üzere
hakiki manadadır. Bu anlamlardan bir diğerine göre kelime "zat"
anlamına gelir. Beyhaki şöyle devam eder: Yüce Allah'ın "ta'lemu ma fı
nefsı ve la a'lemu ma if nefsik=sen benim içindekini bilirsin, halbuki ben
senin zatında {nefsinde} olanı bilmem"(Maide 116) ayet-i kerimesine şu
mana verilmiştir: "Sen benim içimde gizlediğimi ve sır olarak sakladığımı
bilirsin, halbuki ben senin benden gizlediğini bilmem."
İbn Battal şöyle der: Yukarıdaki ayet ve hadisler, Allah'ın
nefsi olduğunu ifade etmektedir.
Hadisteki "ağyeru minallah =Allah'tan daha kıskanç"
ifadesinin ne demek olduğu Küsuf Bölümünde geçmişti. Bazı bilginlere göre
"gayretullah" Yüce Allah'ın kulun çirkin fiilleri yapmasından
hoşlanmaması anlamındadır demişlerdir.
"Yüce Allah şöyle buyuruyor: Ben kulum un beni zannı
üzereyim." Yani kulum kendisine nasıl muamele edeceğimi zannediyorsa ben o
şekilde muamele etmeye ka diri m demektir. Kimiimı şöyle demiştir: Bu ifade
akışında umudun (redı) korkuya (havf) ağır bastığına işaret vardır. Kirmanı sanki
bunu Allah'ın kulun zannı üzere olmasından (tesviye) çıkarmış gibidir. Zira
aklı başında olan bir kimse, böyle bir ifadeyi duyduğunda Rabbinin kendisine
yönelik tehdidini uygulayacağı zannına kapılmaz. Bu, "havf"
tarafıdır. Çünkü kul kendi nefsi için bunu tercih etmez. Tam tersine Allah'ın
vaadinin vuku bulacağı zannına meyleder ki bu da "reca" yönüdür. Bu,
-tahkik ehli bilginlerin de dedikleri gibi- son nefesini verme haliyle
kayıtlıdır. Bu anlayışı, "Herhangi biriniz Yüce Allah'a güzel bir zan
beslemedikçe ölmesin"(Müslim, Cenne) hadisi teyit etmektedir. Bu hadis
Cabir' dennakledilip, Müslim' de yer almaktadır.
Son nefesten önceki duruma gelince, birincisi hakkında birçok
görüş ileri sürülmüştür. Bunlardan üçüncüsü itidaldir. İbn Ebi Cemre, hadiste geçen
zandan maksat, bilgidir demiştir. Ona göre bu ifade "ve zannu en la melcee
minallahi illa ileyh = nihayet Allah'tan yine Allah'a sığınmaktan başka çare
olmadığını anlamışlardı"(Tevbe 118) ayetinin ifadesine benzer. Kurtubı,
el-Müfhim isimli eserinde şöyle demiştir: "Kulumun beni zannı"
ifadesinden maksat, kulun dua ederken duasını kabul edeceği yolundaki taşıdığı
zan, tövbe ettiğinde tövbesini kabul edeceği, istiğfar ettiğinde bağışlanacağı
ve ibadeti şartlarına uygun olarak yaptığında -vaadinde doğruldan ayrılmayarak-
onun karşılığını vereceği yolundaki zannıdır. Bu yaklaşımı, Efendimizin bir
başka hadisteki "Allah'a kesin olarak kabul edileceğine inanarak dua
ediniz" ifadesi teyit etmektedir.(Tirmizi, Daavat) Kurtubi şöyle devam
eder: Bundan dolayı kişinin üzerindeki vedbeleri Yüce Allah'ın kabul edeceğine
ve kendisini bağışlayacağına kesin inanç içinde yapmaya çalışması isabetli
olur. Zira o, bunu vaat etmektedir. Allah, vaadinden dönmez. Kişi Allah'ın
duasını kabul etmeyeceğini ve bunun kendisine fayda vermeyeceğini zanneder veya
buna inanırsa bu Allah'ın rahmetinden ümitsizlik anlamına gelir ki büyük
günahlardandır. Her kim bu inanış üzere ölecek olursa, zannına havale edilir.
Nitekim hadisin bazı rivayet yollarında "Kulum beni dilediği gibi zannetsin"
ifadesi yer almaktadır. Kurtubi açıklamasını şöyle tamamlar: Günahta ısrar
ettiği halde Allah'ın bağışlayacağını zannetmeye gelince, bu sırf bir cehalet
ve kendini aldatmaktan başka bir şey değildir. Böyle bir anlayış insanı Mürde
mezhebine götürür.
"Kulum beni andığı zaman ben muhakkak onunla beraber
bulunurum" Bu ifade tıpkı Yüce Allah'ın "Çünkü ben sizinle beraberim.
İşitir, görürüm"(Taha 46) ifadesine benzemektedir.
"O beni gönlünde gizlice zikrederse ben de onu bu suretle
nefsimde zikrederim." Yani o beni nefsinde gizlice tenzih edip tazim
ederse ben de onu sevap ve rahmetle gizlice zikrederim.
İbn Ebi Cemre şöyle demiştir: Bu ifadenin Yüce Allah'ın
"Siz beni anın ki ben de sizi anayım "(Bakara 152) ayetine
paralelolma ihtimali vardır. Çünkü ayetin manası, siz beni tazimle anın ki ben
de sizi nimetle anayım demektir. Yüce Allah bir başka ayette Allah'ı anmak
elbette en büyüğüdür"(Ankebut 45) yani ibadetlerin en büyüğüdür
buyurmuştur. Kim Allah'ı ondan korkarak zikrederse Allah onun korkusunu giderir.
Allah'ı yalnız ve tek başına zikrederse Allah ona arkadaş olur. Yüce Allah
"Bilesiniz ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur"(Rad, 28)
buyurmaktadır.
"Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse ben de onu bu
cemaat fertlerinden daha hayırlı bir cemiyet içinde anarım." Bazı alimler
şöyle demişlerdir: Bu ifadeden gizli zikrin açık zikirden daha faziletli olduğu
anlaşılmaktadır. İfadenin takdiri şudur: Kulum beni kendi içinden zikrederse
ben de onu sevapla zikrederim ve bunu hiç kimseye bildirmem. Eğer beni açıktan
zikrederse ben de onu mele-i a'la'nın (ruhlar aleminin) haberdar olduğu bir
sevapla zikrederim. İbn Battal şöyle demiştir: Bu ifade, meleklerin
Ademoğlundan daha faziletli olduklarını göstermektedir. Alimlerin çoğunluğunun
yaklaşımı bu doğrultudadır. Bu anlayışa Kur'an'dan örnek ayet bulmak mümkündür.
"Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan
olursunuz diye yasakladı. "(Araf 20) Ebedi olan, fani olandan daha
üstündür. Melekler Ademoğlundan daha üstündürler. Ancak bu yaklaşım şu şekilde
tenkide uğramıştır. Bilindiği üzere ehl-i sünnet alimlerinin çoğunluğuna göre
insanoğlunun salihleri, diğer yaratık cinslerinden daha faziletlidir.
Meleklerin daha üstün olduğu kanaatini benimseyenler ise, önce filozoflar,
sonra Mutezile, ehl-i sünnetten az bir grup, mutasavvıflar ve bazı zahiriler
olmuştur.